20 Haziran 2011 Pazartesi

Taş yığınından daha fazlası...

Şimdi yerinde yeller esiyor.
Çok değil daha geçen yıl koşa koşa gelirdim.
Sabah kalkardım, önce inceden bi kahvaltı.. Domates, salatalık, poğaça,yumurta ve çay..
Malum yola çıkılacak, bi şeyler yemeden de olmaz!
Kahvaltıdan sonra sana gelmek için çok yolumuz vardı. Duruma göre şehirler arası terminal, sabah koşuşturmacasıyla kiralanan bir araç eğer toplu halde gidilecekse tutulan otobüs veya en çok tercih ettiğim yöntemden biri; otobanda otostop... Baksana biri olmasa diğeri, dağı yırtıp gelmeme ne engel olabilirdi ki ?
Her koşulda yola çıkardım..

***

Önce Düzce tabelası ardından Sakarya ve İzmit. Geçen her dakikayla beraber kilometreler azalırdı. Sana özlemimiz mola vermek için durulan dinlenme tesisinde çekilen "üçlü" kadar sağlamdı. Her yola düşüş içimde her zaman ilk heyecanı yansıtırdı.
Hava soğuksa buğulu cama yazardım ismini, ismimizi!
Hava sıcaksa açardık camı, atkımı asardım aynaya..
Maça gidiyoruz oğlum belli olsun!

***

Heyecan dedik ya o heyecan boğazdan her geçişte iki katına çıkardı;
"Cimbombom'um sen çok yaşaaaaa, canım feda olsun sanaaaaa" nidalarıyla... Az kalmıştı sana kavuşmaya.
Telefonlardan mesajlar eksik olmaz tabi; nerde kaldın olum, hani 1de burdaydın?!?
Aslında sana gelirken, yeditepe'li şehirde bulunan can dostlarımıza da geliyorduk. Onlarla da hasret gideriyorduk. Yoksa gelişler bu kadar çok anlam kazanır mıydı ?

***

Varırdık en sonunda. İstikamet "Sokak"
Ama acıkan bünyemizi önce bastırmak gerekir dimi :)
Sokağa girmeden fest fuud yapardık... " King seçim olsun, kalanı paket yaptıralım stada girmeden yeriz ;) "

***

Veee sokak vee "orjin".. Sana gelmeden önce uğranan son yer.. Bestelerin yayıldığı, kardeşliklerin büyüdüğü..
Köfte kokularına karışan meşale kokularıyla, maçtan önceki uğrak yerimiz..
Ve şuan da eksikliğini hissettiğimiz..

***

Artık sana yürüyüş başlar, yeri göğü inleten tezahuratlarla, omuz omuza yapılan bir yürüyüş..
Sesimizi son desibeline kadar vururken, polis kordonunu "ellenerek" aşarken, turnikeden çiftli geçerken vee içeri girince çektiğimiz ilk nefeste, aklımızda sen varsın Galatasaray.. Aklımızda sen varsın ASY!

 ***

En güzeli de ne biliyor musun?
Merdivenleri koşar adım çıkıp, yemyeşil sahaya gözlerini dikmek ve o büyülü atmosfere kendini bırakmak.. Daha sonra sete doğru bakıp, arkadaşlarının yanına koşmak.

***

Gerisi zaten size kalıyor..

***

Artık yerinde kimine göre bir moloz yığını bize göreyse bir tarih yatıyor.
Semtinde oturanlar yolunu değiştiriyor, gözleri doluyor.
Yanında var ya bi tekel fabrikası ulan o eski bina hala yerinde de sen nasıl yıkılırsın be!
Seni, kocaaa bi tarihi nasıl yıkarlar!
Şimdiden çok özledik.. Ruhunu da al gel Arena'ya!


videonun kaynağı kendisinde mevcut ;)
fotoğraf Galatasaray Dergisi 102. sayı

18 Haziran 2011 Cumartesi

15>5

Sorsan ne basketbol takımından ne de voleybol takımından 3 oyuncu sayamayan, sırtını bi tarafta Ülker'e, diğer tarafta Acıbadem'e dayayan, şampiyonluğu facebook'ta açılan saçma sapan sayfalarından öğrenen ve bunu haketmeden kutlayan tüm "şampiyonluk hayranlarına gelsin bu yazımız. 
Ülker'in %10u anca eden bir ürünün sponsorluğunda, bedeniyle ruhunu birleştirerek bunu parkeye yansıtan bir takım vardı seri boyunca. 21 senedir şampiyon olamayan bir takım gibi değil de sanki her sene kafaya oynayan "aslan yürekler" vardı. Bizim de görmek istediğimiz tam olarak buydu; maç boyunca teriyle formasını ıslatan oyuncular.
Tüm oyuncularımıza gösterdikleri muhteşem çaba nedeniyle teşekkür ediyoruz. 
Ha bu arada 5te5 yapmışlar ama bunu zaten Galatasaray yapmıştı. Hem de 16da15 yaparak ;)